Tetikçi Eray Özyağcı, Sinan Ateş Davası’nın karar duruşmasında, işlediği suçlarla övünürken, “Hızlı torbacıları denk getirdiğim zaman nasıl vurduğumu bilirler efendim, vallahi hastanede mumya gibi sarıyorlardı” dedi.
Özyağci’nin itirafı ve sözleri dikkat çekiciydi. Öncesinde, Pendik’te gerçekleşen vahşi baskın, bir katliamdan öte, bir trajediydi. Pirana Kafe’de yaşanan bu olayda kan döküldü ve hayatlar karardı.
Eray Özyağci, suç dünyasına 13 yaşında adım attı ve uzun yıllar çeşitli suçlarla anıldı. Firarından sonra İstanbul’a dönüp eski mahallesine yerleşti ve burada suç işlemeye başladı.
Uyuşturucu satışı yüzünden çıkan anlaşmazlık sonucu gerçekleşen kavga, sonunda büyük bir trajedinin meydana gelmesine neden oldu. Can kayıpları ve yaralanmaların yaşandığı bu olay, o mahalle için bir kara leke olarak kaldı.
Esenyalı’daki bu kanlı baskın, uyuşturucu ticareti kökenli bir husumetin sonucuydu. İddialara göre, aralarında eski arkadaşlar ve akrabaların da bulunduğu tarafların arasındaki uyuşturucu ilişkileri sonucu yaşanan anlaşmazlık, kanlı bir olaya dönüştü.
Özyağci ve beraberindekiler, başka suçlar işleyip İstanbul’dan kaçtılar. Uzun süren bir firar dönemi yaşadılar ve başka suçlar işledikleri iddiaları ortaya atıldı.
Dava sürecinde, Özyağci’nin kabadayılığı ve suç dünyasındaki yaşamı detaylı bir şekilde ele alındı. Özyağci’nin suçlarından sorumlu tutulması ve hak ettiği cezaları alması için adaletin gereğinin yapılması gerekiyor.
İşlenen suçlar ve yaşanan acı olaylar, toplumda derin yaralar açtı. Özyağci’nin yargılanması ve hüküm giymesi, belki de benzer olayların önüne geçebilir ve toplumda daha güvenli bir ortamın oluşmasına katkı sağlayabilir.
Bu tür cinayetler ve suçlar, toplumun tüm kesimlerini derinden etkiliyor. Adaletin yerini bulması ve suçluların cezalandırılması, toplumun huzurunu ve güvenliğini sağlamak adına son derece önemlidir.
