Televizyon sektöründe 31 yılı geride bıraktım. Cumhuriyet gazetesi iç çekişmelerle bölününce, biz de farklı yönlere savrulduk. Ufuk Güldemir ile birlikte televizyon haberciliğine adım attık ve Show Haber’in ilk yayınını gerçekleştirdik.
RTÜK’ün kurulduğu tarihlerde medyada henüz düzenleyici bir kurum yoktu. Ancak kanal sayısı artınca ve televizyonlar her eve girdikçe, kuralların konulması kaçınılmaz hale geldi. RTÜK, her partiye oy oranına göre temsilci atanması kuralı ile kuruldu.
2002-2018 yılları arasında ülkemiz tek parti iktidarında yönetildi. AKP her seçimde çoğunluğu elde etti ve bu durum RTÜK üyelerinin büyük bir kısmının AKP’li olmasına neden oldu. Sonrasında ise tek adam rejimine geçildi.
Tek adam rejimi ile birlikte RTÜK, düzenleyici olmaktan çıkıp iktidarın sopası haline geldi. Hükümete karşı çıkan kanallara cezalar kesilerek maddi zorluklar yaşatıldı ve yayın yapmaları engellenmeye çalışıldı.
RTÜK’ün medya üzerindeki baskıyı arttırması otoriter bir rejime doğru evrilmenin göstergelerinden sadece biri. Bu durum, uzun süre iktidarda olan liderlerin korku rejimini güçlendirme ihtiyacından kaynaklanıyor.
RTÜK’ün cezaları, ülkede demokrasinin tehlikede olduğunu gösteren belirgin işaretler arasında yer alıyor. Gelecekte, bu dönemi inceleyecek tarihçi ve siyaset bilimciler için medyanın durumu bu dönemin aynası olacak.
Avrupa Birliği normlarında değişiklikler yaşanırken, artık bir ülkede demokrasinin varlığını belirleyen faktörlerin başında özgür medyanın gelmesi, RTÜK’ün verdiği absürt cezaların yarattığı etkiler endişe verici bir tablo çiziyor. Son olarak, RTÜK’ün ‘gülümseme’ cezasını gördüğümüzde, Türkiye’de demokrasiden bahsedilebilir mi, düşünmekten kendimizi alıkoyamıyoruz.