FETÖ elebaşı Gülen’in ölümü sonrası hain terör örgütünün Türkiye ekonomisine olan ağır faturası tekrar tartışma konusu oldu. Özellikle 17-25 Aralık operasyonları ve başarısız darbe girişimi, Türk ekonomisini olumsuz etkilemişti. Ancak, hükümetin uyguladığı başarılı politikalar ile ekonomi hızlı bir toparlanma sürecine girdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasına göre, 17 ve 25 Aralık darbe girişiminin Türkiye’ye maliyeti 120 milyar doları aşmıştı. Benzer şekilde, 15 Temmuz darbe girişiminin tahmini maliyeti de 400 milyar doların üzerine çıkmıştı. Bu tür olaylar ekonomide ciddi sarsıntılara yol açmıştı.
17-25 Aralık operasyonları sonrasında dolar kuru hızla yükselişe geçmiş, BIST 100 endeksi tarihi zirvesinden ciddi düşüşler yaşamıştı. Döviz kurlarındaki artış ve faiz oranlarındaki yükseliş, ekonomideki belirsizliği artırmıştı. Türkiye ekonomisi, operasyonların etkileriyle başa çıkmak zorunda kalmıştı.
Darbe girişimi sonrasında BIST 100 endeksi tarihin en sert düşüşlerinden birini yaşamış ve ekonomideki belirsizlik artış göstermişti. Ancak, Sermaye Piyasası Kurulu ile ekonomi yönetiminin aldığı proaktif önlemler sayesinde ekonomi kısa sürede toparlanmayı başarmıştı. Döviz kurları ve tahvil faizleri yüksek volatilite göstermiş, ancak konulan tedbirlerle piyasaların sakinleştirilmesi sağlanmıştı.
Türk ekonomisi, 2016 yılında yaşanan teknik resesyonu atlatmayı başarmış ve hızlı bir toparlanma sürecine girmişti. Darbe girişimi sonrasında yaşanan ekonomik belirsizliğe rağmen, uluslararası yatırımcılar Türkiye’ye güvenlerini yeniden kazanmış ve hisse alımlarına başlamışlardı.
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sefer Şener’e göre, darbe girişiminin Türkiye ekonomisine olan maliyeti yaklaşık 160 milyar doları bulmuştu. Dolaylı maliyetlerin de hesaba katılmasıyla bu rakamın 400 milyar doların üzerine çıktığı belirtilmişti. Darbe girişimi, yabancı sermaye girişlerinde ciddi bir düşüşe yol açmış ve ülke ekonomisindeki büyümeyi olumsuz etkilemişti.
Darbe girişimi sonrasında Türkiye’nin uluslararası ekonomik imajının zayıfladığı ve kredi derecelendirme kuruluşları tarafından not indirimlerine maruz kaldığı ifade edilmişti. Bunun yanı sıra, kurumlar ve çalışanlar üzerindeki olumsuz etkilerin de ekonomik maliyeti artırdığı belirtilmişti.